(1 TEMMUZ
PAZAR)
Hakk’a yürüyüşünün 56. Yılında, Manisa’nın manevi kandili Receplili Muhammed Zühdü Hazretleri’nin aziz hatırasına..
İlkokulu bitirip İmam-Hatip’e yeni başladığım 80’li yılların başlarında
rahmetli babam, Yuntdağı’mızın zirvelerindeki şirin köylerinden biri olan
Recepli Köyü’ne götürmüştü. Köyün mezarlığının bulunduğu yerde beş-on kişi bazı
inşaat işleri yapıyorlardı. Merak edip sormuştum babama; “ne yapıyorlar burada
baba?” diye. Aldığım cevap zihnimden kalbime giden gizli dehlizde hala
yankılanır durur: “Manevî hastane oğlum!”
Yıllar birbirini kovalarken o küçük inşaatın adeta hiç bitmiyormuşçasına
gittikçe büyük bir dergah haline gelişinin her aşamasına şâhidlik ederek
büyüyegeldim. O mübarek dergahın her duvarına bir taş/tuğla koymak, her
karışına bir ağaç dikmek ve her kapısına-penceresine bir fırça boya yapmayı
nasip eden Allah’a hamd-ü senâlar olsun.
Babannemin köyü olan Asmacık’tan dönerken yıllar önce bir gün, karşıdan tam
tepenin ortasında yer alan dergaha derin derin bakakalmışım; Aman Allahım,
aynen bir gemiyi andırıyordu dergahın silüeti. Aklımdan ilk geçen Hz. Nuh
aleyhisselamdı tabii, geminin çağrıştırdığı.
Hayatı boyunca ilimle iştigal etmiş, talebeler yetiştirmiş ve manevi bir rehber
olmuş, peygamber ahlakını yaşayan ve yaşatmaya çalışan, Muhammedî gönüller
yetiştirmeyi kendine düstur edinen, örnek bir şahsiyet olan yeryüzü
kandillerinden bir gönül sultanı olan Manisamızın mânevî önderi MUHAMMED ZÜHDÜ
(Kaddesallahü Sırrahü) Hazretleri’nin vefatının 56. Yılı Anma ve Hayır Yemeği,
bu yıl 1 Temmuz Pazar günü yapılacak. Tüm halkımız davetlidir.
Her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve çevre il
ve ilçelerden de yoğun olarak binlerce insanın katıldığı Yuntdağımızın en büyük
“Hayır Yemeği” organizasyonu için Recepli köyündeki hazırlıklar tamamlanmak
üzere.
İnsanların yılda bir kez de olsa burada biraraya gelmeleri, Hak ve Hakikat
adına sevgililer sevgilisi Hz Muhammed (sav) nin başlattığı tebliğin kıyamete
kadar sürdürülmesinin bir parçası olarak da görülebilir.
Bu etkinlik aynı zamanda toplumsal bir
dayanışmadır, birlik ve beraberliğin sağlamlaştırılmasıdır. Bu biraraya geliş,
inşaallah Cenabı Hakk’ın Esmaül Hüsnâ'sındaki sırlarının sağanak sağanak
insanların üzerine saçılmasıdır.
Üstad Necip Fazıl bir gün hocası Abdülhakim Arvasi Hazretlerine “Efendim, ben
kurtulacak mıyım?” diye sorar. Bunun üzerine hocası da ona “Bir gemi giderken
paspas da içinde gider. Yeter ki geminin içinde ol Necip!” der.
Tarifi mümkün olmayan mânevî güzellikleri tatmak üzere, ruhlarımızın şifa
bulduğu mânevî hastanede/maneviyat gemisinde 1 Temmuz Pazar günü buluşmak
dileğiyle...
* *
*
MUHAMMED ZÜHDÜ HAZRETLERİ KİMDİR?
Mehmet Efendi (Allah O' na rahmet etsin), 1882 yılında, Yuntdağı’ nın Asmacık
köyünde dünyaya gelmiştir. Çocukluk yılları köyde geçer. O zamanlar, köylerde
tahsil şekli, köyde bir hoca var ise o hocadan Kur'ân-ı Kerim dersleri almak,
mızraklı ilmihal okumak, temel Arapça dersleri almak ve hafızlık yapmak idi.
Hafızlığını tamamladığında 10 veya 12 yaşlarındadır, dini ilimleri tahsil etme
konusunda isteklidir ve Bergama Karacaahmed Medresesi’nde okumak üzere
Bergama’ya gider.
Bergama Karacaahmed Medresesinde 18 yaşına kadar okuyup belli bir ilmi seviyeye
gelince, daha yüksek bir seviyede ilim tahsilini arzu etmektedir. Bu amaçla
arayışlar içinde köyüne geri döner. Mehmet Efendi önce İzmir'e gider. Sonra da
tren garından bir trenle Konya'ya doğru yola çıkar. Konya'da Kadınhanı'ndaki
tahsil hayatı boyunca başta hocaları ve talebe arkadaşları olmak üzere herkesin
sevgisini kazanır.
Medrese tahsili bitince, o zaman için yüksek tahsil sayılan bu talebelik
hayatının sonunda diploma yerine geçen bir icazetname töreni yapılır, kendisine
icazetname verilir. Hocaları onun orada kalmasını ve medresede müderris olarak
hizmet vermesini istemektedirler. Kadınhanı halkı da onu çok sevmiş, hürmet
beslemiştir. Ama Mehmet Efendi memleketinden ayrılalı uzun süre olduğu için
geri dönmek istemektedir. Kendisine orada kalma teklifi yapan hocalarına;
- “Memleketimden ayrılalı 6 sene oldu.
İhtiyar anam babam var. Beni bekleyen bir zevcem var. Onlara ne oldu
bilmiyorum. Bunun için gitmeye mecburum”, der.
Kadınhanı halkı Mehmet Efendi'nin kalması için uzun süre çaba gösterirler, ama
onu razı edemezler. Onu uğurlamak üzere tren istasyonuna gelirler. Büyük, küçük
herkes onu uğurlamak üzere istasyondadır. Ayrılıkların verdiği hüzün istasyonu
kaplamıştır. Herkesin gözü yaşlıdır.
Hocası Hacı İsmail Efendi O’na:
- Oğlum okuyup okutmayı senden öğrendim, der. O’da hocasına:
-Hocam artık bundan sonra ben gelemem,
görüşmemiz mahşere kalır, diye cevap verir.
Kadınhanı'nda geçen yılları, onu daha da olgunlaştırmış, ilminin artmasına vesile
olmuştur. Hocası Hacı İsmail Efendi üzerinde derin bir etki bırakmıştı. Uzun
yıllar sonra Kadınhanı İlçesinde askerliğini yapan, Manisa'nın Seklik Köyünden
Hacı Ali isimli şahıs bunu şöyle anlatıyor :
“Konya'nın Kadınhanı ilçesinde askerlik yaptım. Mehmet Efendi'nin tahsilini
yaptığı medreseyi bir Cuma günü ziyaret ettim. O gün orada halk toplanmıştı.
Bir merasim yapılıyordu. Orada birisi bana:
-Nerelisin?, diye sordu.
Ben de:-
Manisalıyım, diye cevap verdim.
Bunun üzerine bana dedi ki:
- “Manisa’da Recepli isminde bir köy var, Orada Hafız Mehmet Efendi diye bir zat var, izine gittiğinde onun elini öp, o, burada ne kadar ilim varsa hepsini alıp götürdü”.
Seklikli Hacı Ali'nin sonradan öğrendiğine
göre ona bu sözü söyleyen zat, yaşı epey ilerlemiş olan Müderris Hacı İsmail
Efendi'dir.
Bu olayın cereyan ettiği tarih, takriben
1930 yılıdır. Mehmet Efendi'nin Kadınhanı'nda tahsilini tamamlayıp memleketine
döndüğü tarih ise 1909 yılıdır. Aradan 20 yıl gibi bir zaman geçmiş olmasına
rağmen Kadınhanı halkı onu unutmamıştır. Hocası İsmail Efendi ona olan
sevgisini, Seklikli Hacı Ali'ye bu sözlerle ifade etmiştir.
Mehmet Efendi 16 sene boyunca burada talebe okutur. Yuntdağı’ nın bir çok
köyünden talebeler gelip burada okumuşlardır. Günümüzde Mehmet Efendi'ye
talebelik yapmış veya onun talebesinin talebesi olmuş bir çok kişi vardır. O,
bu şekilde 16 yıl boyunca dini ilimlerin yayılması için kendi hissesine düşen
gayreti fazlasıyla göstermiş, Konya'da bir medresede müderris olarak ders verme
imkanı varken, kendi memleketinde insanlara faydalı olmayı, talebeler
yetiştirmeyi gaye edinmiştir. Bu gün Yuntdağı' nın bazı köylerinde hafızların
sayısının çok olmasının, dini tahsilin yaygın olmasının sebeplerinden biri de,
Mehmet Efendi'nin o yıllarda gösterdiği bu gayretlerin bir sonucudur.
Mehmet Efendi, 1925 yılına kadar Asmacık Köyünde, köylüler tarafından
yaptırılan medresede talebe okuttu. 1925 yılında Recepli köyüne göç etti.
Recepli Köyünde talebe okutmaya devam etti. Fakat köyde talebe okutmaya uygun
bir yer olmadığı için, talebeleri kendi evinde okutmuştur.
Köydeki mütevâzi ev, her gün misafirlerle dolup taşardı. Ağırlık Manisa ve
çevresinden olmak üzere İzmir’den, Ankara’dan, Mersin’den ülkenin çeşitli
illerinden insanlar onu ziyarete gelirler; ondan bir nasihat duymak, yahut bir
dua almak veya derdine derman aramak maksadıyla gönül dünyalarını mânevi
esintilerle serinletirlerdi.
Bazı günlerde o kadar çok ziyaretçi
gelirdi ki, günde 15 – 20 sofra kurulduğu olurdu. Böylece gelenler hem
karınlarını doyururlar hem de Mehmed Efendi’nin sohbetinde bulunarak
içlerindeki manevi açlığı gidermiş olurlardı.
Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi'nin halifesi Akhisarlı Abdülcelil Efendi'den
manevi ilim almış olan Muhammed Zühdü Efendi, Recepli'de örnek hayatıyla hem
köy halkı hem de çevrede herkesin ilgi odağı haline gelmişti. İnsanları irşâd
etmek için kendisine vazife verilince, rahat yatak yüzü görmemiştir. 15 Nisan
1962’de Bir seccâdenin üzerinde dünyadan geçmiştir.
* * *
YORUMLAR